Genel | 30 Kasım 2013 | Yorum yok | Paylaş: Facebook - Twitter
Yıllardır tüm diyet listelerinde “istenmeyen adam” ilan edilen, neredeyse tüm sorunlarımızın kaynağı gibi görülen ve öyle muamele gören bir besin grubu var: Yağlar. Öyle ki kolesterolden kalp-damar sorunlarına ve kilo fazlasına kadar her şeyin temelinde yağ tüketiminin olduğu gibi bir algı oluşmaya başladı son yıllarda. Pekiyi, adeta günah keçisi hâline gelen yağlar, gerçekten suçlu mu? Bu tür sorunların hepsinin temelinde yağ tüketimi mi yatıyor? Yağlar zararlı mı? O zaman, hiç yağ tüketmeyecek, besinlerimizin arasından tüm yağları çıkaracak mıyız? Dilerseniz bu sorulara, yanıt arayalım.
Eksik bilgi kişiyi yanlış sonuçlara götürür. Bilim insanları, insan vücudunun çalışmasına dair bilgi edinmeye başladıkça, yağların vücuda zararlı olduğuna işaret eden veriler yığılmaya başlamıştı. Yağların, kolesterolle olan bağlantısı da bu besin grubunu tümden zan altında bırakmaya yetti. Zira kolesterolün yükselmesi damar tıkanıklığı, kalp krizi gibi durumlara zemin hazırlayabiliyor. Ayrıca, enerji değeri yüksek olan yağların, fazla kilo ve obezite gibi sorunların da kaynağı olduğu düşünülmeye başladı. Böylece tüm yağlar, fark gözetmeksizin “sağlıksız” olarak nitelendirildi.
Oysaki yeni ortaya çıkan veriler, yağların iftiraya uğradığını düşündürür nitelikte. Bunlardan en çarpıcı olanı, tartışmalara neden olan kolesterol meselesi. Aşırı kolesterol tüketiminin damarlarda birikmeye ve tıkanmaya neden olduğu hatta safra kesesinde taş oluşumuna da sebep olduğu doğru. Yalnız aynı kolesterol, aynı zamanda da hücrenin yapı taşlarından biri. Sağlıklı bir hücrenin, geçirgenliği ve akışkanlığı kolesterol sayesinde sağlanıyor. Dolayısıyla, belli miktarlarda “iyi huylu” kolesterol alabilmek için bunları içeren yağları tüketmemiz gerekiyor.
A, D, E ve K vitaminleri, yağda çözünen vitaminlerdir; yani taşınmaları, emilmeleri ve sindirilmeleri yağlarla birlikte olabilir. Belirli miktarda yağ tüketimi olmadan, vücut bu vitaminlerden fayda sağlayamaz. Yağ tüketiminin aşırı az olması hormon dengesinin bozulmasına da neden olabiliyor. Vücudumuz yağları, bağışıklık sisteminde de kullanıyor. Vücuttaki çeşitli maddelerin kandaki seviyesi tehlikeli düzeylere geldiğinde vücut, bunları yağ stoklarının içinde hapsederek zararsız hâle getiriyor. Aynı şey mikrop taşıyıcı yabancı maddeler için de geçerli. Ayrıca yağların içerdiği omega-3 ve omega-6 gibi esansiyel yağ asitlerinin, bellek ve sinir sistemi üzerindeki olumlu etkilerini bili, daha yeni anlamaya başlıyor.
İyi de, yağlar bu kadar faydalı ve gerekliyse, neden bu denli zan altında kaldılar? Yanıt aslında çok zor değil. Yağların, içerdikleri maddelerin fazlası, her şeyde olduğu gibi zararlı. Bunların birikebilmesindeki en büyük etkenlerden biri, hareketsiz bir yaşam tarzını benimsemiş olmak. Yağların, yüksek olan enerji değeri, eğer hareketli bir yaşam tarzınız varsa sorun değil. Kilo vermeye çalıştığım dönemlerde, haftada bir veya iki kere, sabah kahvaltısında bir miktar tereyağı yememe rağmen, kilo verme hızımda bir düşüş olmadı. Zaten tereyağını yeme nedenim de, güç ve direncimde azalma hissediyor olmamdı. Tereyağının faydaları zararları nelerdir? Bu başka bir yazının konusu, ancak bu yazıyı bitirirken şunu söyleyebiliriz ki, yağları tamamen hayatınızdan çıkartmak, sağlıklı bir beslenme şekli değil. Sağlıklı yağları, sağlıklı miktarlarda tüketmek en uygunu. Kilo vermeye çalışanlar için bu miktar belki biraz daha düşük olacaktır; ancak “sıfır”, sağlıklı bir miktar değildir. Zaten kilo vermek isteyenlerin, hiç yağ tüketmemesi, vücudun yağ depolama eğilimini yükseltme yönünde bir tepki vermesine neden olabilmektedir. Elbette ki bu yağlar ve faydalarından bahsederken, her türlü margarini dışarıda tutmak gerektiğini bildirmekte fayda var. Zararlı yağlardan uzak, sağlıklı bir yaşam sürmeniz dileğiyle.