Genel | 2 Kasım 2013 | Yorum yok | Paylaş: Facebook - Twitter
Bilim adamlarının uzun zamandır yanıtını bulmaya çalıştıkları bir soru var: İştahımızı belirleyen nedir? Bu sorunun yanıtını bulmaya giden yolda atılan son adımları bu yazımızda bulabilirsiniz.
Bilim adamlarının üzerinde kafa yorduğu, uzun zamandır basit açıklamalardan öte bir çözüm getiremedikleri bir konu var: İştahımızı belirleyen nedir? Bu sorunun yanıtı benim için basit; acıkıyoruz ve yemek yiyoruz; çok acıktıysak da daha iştahlı yiyoruz. Ancak beynimizde neler oluyor, bilmiyorum. Fakat son araştırmalarla biraz daha gün ışığına çıkan beynimizde gelişen süreci anlamak, bir sürü insana umut ışığı olabilir.
Bilim insanları açlığımızla, kanımızdaki glikoz miktarının, yani kan şekerimizin bir ilgisi olduğunu biliyordu. 1994 yılında varlığı fark edilen bir hormon, acıkma-doyma mekanizmalarımızı anlamakta bir adım daha atmamızı sağlayacak gibi görünüyor. Leptin hormonu, yağ dokusu içinde üretiliyor ve beynin merkezindeki hipotalamusu etkileyerek iştahımızın kapanmasını, yani doymamızı sağlıyor.
Kandaki leptin oranı yüksek olduğu sürece açlık hissetmiyoruz. Yalnız obezite sorunu yaşayan kişilerde durum farklı. Bu sorundan muzdarip kişilerin kanındaki leptin oranının normal birine göre yüksek olduğu; fakat yine de açlık hissettiklerini ortaya koyan bilim insanları obezitenin, bu hormona karşı direnç geliştirmekten kaynaklanabileceğini düşünüyorlar. Bu direncin oluşmasında ise, çok enerjili gıdaların fazlaca tüketilmesinin etkili olabileceği düşünülüyor. Bunun bir hastalık mı, yoksa vücudun kendisini, kıtlık zamanlarında korumak için aldığı bir önlem mi olduğu tam olarak bilinmiyor. Ancak leptin direnci yüksekken kilo alma eğilimi, düşükken de kilo verme eğilimi olduğu, ortaya konmuş.
Hastalık mı, yoksa vücudumuzun bir önlem mekanizması bilinmez; ama hazır gıdalar, gazlı-şekerli içecekler ve abur cubur gibi, enerji değeri yüksek gıdaların, leptin direnci oluşturduğu ortada. Leptin direncinin yükselmesinin de yağ depolama eğilimini arttırdığı biliniyor. Bu yeni buluş bizi, vücudumuzu anlamaya bir adım daha yaklaştırırken, obezite ve kilo sorunlarıyla mücadele edenlere de umut verecek gibi görünüyor.