Genel | 21 Şubat 2014 | Yorum yok | Paylaş: Facebook - Twitter
Güç sporu yapanlar, özellikle de vücut geliştirmeyle uğraşanlar, hamlama ağrılarının önüne geçebilmek ve kütle kazanmada sorun yaşamamak için protein tozlarından faydalanırlar. Birçok farklı markanın, birçok farklı protein takviyesi ürünü var. Bunlardan en çok tercih edileni WHEY proteini. Bir de ucuz olduğu için rağbet gören soya proteini var.
Piyasada baskın olan WHEY proteini ve soya proteini arasında, amansız bir rekabet sürüyor. Her yeni iddia yeni bir araştırmayı, her yeni araştırma da yeni sorular beraberinde getiriyor. Soya proteinine atılan iftiralar oldukça ciddi. Östrojen salgılanmasını tetiklediği için, kas gelişimini sekteye uğrattığı gibi ciddi bir iddia da bunların arasında. Ayrıca, biyolojik değerinin düşük olduğu, tam bir protein olmadığı, tiroit bezinin çalışmasını etkileyerek kansere neden olabileceği gibi iddialar da soya proteini takviyelerinin yakasını bırakmıyor.
Son yapılan araştırmalar bu iddiaların acımasızca, hatta bilgisizce veya kötü amaçlı olabileceğini gösteriyor. Öncelikle soya proteininin bir “tam protein” olmadığı iddiasını ele alalım. Bitkisel proteinlerin çoğu eksik proteinlerdir; yani vücutta parçalandıklarında, insan vücudunun ihtiyacı olan tüm amino asitler ortaya çıkmaz. Oysaki soya proteini için bu durum geçerli değil. Tıpkı WHEY proteini gibi, soya proteini de tam protein yani, parçalandığında vücut için gerekli tüm amino asitleri sağlıyor.
Östrojen iddiasının ise temelsiz olduğu, laboratuar deneyleriyle ortaya konmuş. Hangi proteini kullandığınızın, testosteron ya da östrojen salgılama oranını etkilemediği görülmüş. Biyolojik değer ise bambaşka bir konu. Biyolojik değer, bir protein cinsinin, ne kadarının vücut tarafından sindirilip, kullanılabilir hâle getirildiğini belirten bir ölçüt. Yalnız, bunu ölçmenin çeşitli yolları var ve bu da “göreliliğe” dolayısıyla yanılgıya neden oluyor. Standart ve bilinen en doğru yöntem, Amerikan gıda ve ilaç idaresi FDA’nın belirlediği bir yöntem. Bu yönteme göre WHEY ve soya proteini, zirveyi paylaşıyorlar ve en yakın rakiplerine fark atıyorlar.
Kanserojen etkisi olduğu vs iddialarına gelince; son araştırmalar kanserojen etki bir yana, antioksidan etkisi sayesinde soya proteininin, yeni gelişmekte olan kanser hücrelerinin öldürülmesinde bağışıklı sistemine olumlu katkı sağladığını belirlemiş. Bu etkisi sayesinde, yoğun antrenmanlarda ortaya çıkan serbest radikallerin etkilerini azaltarak, toparlanma sürecini hızlandırdığı bile düşünülüyor.
Pekiyi yıllarca kral ilan edilen WHEY’in, hiç mi marifeti yoktu? Öncelikle belirtmek gerekir ki WHEY, hızlı sindirilen bir protein. Vücut tarafından, daha kısa sürede kullanıma hazır hâle getiriliyor. Soya proteini ise bu konuda yavaş kalıyor. Ayrıca WHEY’in de anti kanserojen etkileri olduğu sonucuna varan deneyler bulunmakta. Bunların dışında, zaten yıllardır konuşulan, sağlığa, spora ve kütle kazanımına sağladığı olumlu etkileri ortada. Piyasanın çoğunluğu ve tercihlerin geneli WHEY’den yana gözüküyor. Ancak bilim, ikisinin de fayda sağlamakla birlikte, birinin diğerine göre bariz bir üstünlüğü olmadığı görüşünde. Dolayısıyla iş daha çok, sizin tercihinize ve bu iş için ayırabileceğiniz bütçeye bağlı gibi görünüyor. Hamlama ağrısız, iyi sporlar diliyorum.