Genel | 16 Aralık 2013 | Yorum yok | Paylaş: Facebook - Twitter
Son yıllarda obezitenin, ülkemizde de hızla artması, beslenmeyle ilgili başka bir konuyu da gündeme getiriyor; yeme bozuklukları. Yeme bozukluğu kişinin, fiziksel veya zihinsel sağlığı bozacak boyutlarda, aşırı çok ya da aşırı az yemek yemesi olarak tanımlanıyor. Kadınlarda görülme oranı, erkeklerle kıyaslandığında 10 kat fazla olmakla birlikte, erkeklerin bu durumdan etkilenmediğini düşünmek için bir neden bulunmuyor. Nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, kadınlar arası kıyaslama yapıldığında, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşamış kadınların yeme bozukluğu geliştirme oranının, bu sorunu yaşamayanlara göre daha fazla olduğunu ortaya koyan araştırmalar var. Başka bir araştırma ise, travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kadınların, özellikle sinirsel anoreksiye eğilimli olduklarını ortaya çıkarmış. Kimi uzmanlar da, bazı insanların yeme bozukluğu geliştirmeye, genetik olarak daha eğilimli olduklarını keşfetmiş.
Genetik eğilimin varlığı söz konusu olsa da çoğu uzman, psikolojik ve sosyolojik etkilerin de göz ardı edilmemesi gerektiği ve yeme bozukluklarının sebebinin tek bir nedene bağlanamayacağı konusunda hemfikir. Çevresel etkenler arasında, oldukça ciddi yer işgal eden bir öğe var ki; o da batılılaşma. Yemeği yalnızca bir ihtyaç olarak görmek, bir arabaya yakıt koyarmış mantığıyla yemek yemek, olabildiğince hızlı ve tek başınayken yemek yemek. Bu ve buna benzer, batılı yaşam tarzıyla insanların hayatlarına giren etkenlerin, yeme bozukluklarını tetikleyici özelliği olduğu da ortaya atılan teoriler arasında. Beynimizin biyokimyası, hormonlarımızın çalışma şekli ve hatta bağışıklık sistemimizin, kendi hormonlarımızın çalışmasını bozduğuna dair teoriler de ayrıca incelenmeye değer.
Pekiyi yeme bozukluğunuz var mı? Varsa yapılması gereken nedir? Öncelikle içiniz rahat olsun. Canınız sıkkın diye akşam yemeği yememeniz, yeme bozukluğunuz olduğu anlamına gelmiyor. Birinin yeme bozukluğu olduğunu söyleyebilmek için, yemeği ve yemekle ilgili şeyleri “saplantı” hâline getirmiş olması gerekli.
Gizli gizli yemek yeme isteği duymak; yemek yedikten sonra suçluluk hissetmek; görünüşünden memnun olmadığı için yemek yemeyii reddetmek; doymasına ve hatta rahatsızlık verecek derecede yemiş olmasına rağmen, yemeye devam etmek; insanların, yemek yediğini görmesini istememek; yemek yedikten sonra kusma ya da müshil ilaçlar yoluyla yemeği vücudundan atma isteği duymak ya da yemek yedikten sonra aşırı derecede egzersiz yapmak yeme bozukluğu olanların gösterdiği davranışlar arasında sayılıyor.
Uzun zamandan beri keyif yapmamış birinin, mangal yapmaya ya da kebapçıya gidince ayarı biraz kaçırması, yeme bozukluğu sayılmıyor elbet. Birinin kilo sorunu olması da illa ki yeme bozukluğu var demek değil. Yukarıda sayılan davranışların, devamlı olması gerekiyor. Kişide yemek bozukluğu olup olmadığını anlamak için, çok veya az yemesine neden olabilecek tüm diğer nedenlerin ortadan kaldırılmış olması da gerekli. Ancak bu şekilde doğru sonuca ulaşılıp, psikiyatrik nedenlerde ötürü oluşan yeme bozukluğunun varlığından emin olunabiliyor.
Bu tür davranışları uzun zamandır gösteren birinin, bir psikiyatri uzmanına görünmesi ve onun yönlendirmesi doğrultusunda yardım alması, en doğru yaklaşım. Tek bir tedavi ya da ilaç da söz konusu olmadığından, kişinin tüm ailesi ve çevresinden yardım ve destek görmesi, tedavi sürecinde çok büyük önem taşıyor. Yemekleriniz keyifle ve sorunsuzca yediğiniz sağlıklı bir hayat geçirmeniz dileğiyle.