Genel | 25 Ocak 2014 | Yorum yok | Paylaş: Facebook - Twitter
Diyetlerin giderek “açlık grevi”ne dönüşmeye başlaması ve yaşam kalitesini yükseltmekten çok düşürmesi; doktorları ve beslenme uzmanlarını değişik ve uygulanabilir yollar aramaya itiyor.
Konuyla ilgili olarak ülkemizde gündeme gelen en son diyet, Karatay Diyeti olmuştu. Bu diyetin nasıl zayıflattığı tartışmalarının yanı sıra, Dukan Diyeti’yle olan benzerlikleri de insanların dikkatini çekti. İkisi de yağ ve protein tüketilerek zayıflanabileceğini iddia ediyordu. Üstelik bu iddiada olan tek diyet yöntemleri bunlar da değil; Atkins Diyeti, ketojenik diyet gibi diyetler de benzer yöntemleri uygulayarak benzer sonuçlara ulaşılabileceğini vaat ediyor. İyi de yağlı yiyerek zayıflanabilir mi gerçekten? Bu iddiaların temelinde gerçekçi bir mantık mı yatıyor, yoksa boş vaatlerle, umutlarımız mı sömürülüyor?
Bu diyetlerin hepsinin ortak noktası; düşük karbonhidrat tüketimini önermeleri. Bunun ötesinde, kimisi yüksek protein tüketimini, kimisi de protein ve yağ tüketimini öneriyor. Böyle bir yöntemi önermenin temelindeki mantık; vücudumuzun besin yakım sıralamasına dayanıyor.
Normalde bu sıralama karbonhidrat, yağ ve protein şeklindedir. Karbonhidrat, hazır yakıt olarak kullanılır. Gün içinde yeterli karbonhidrat alınmadığı zaman, kandaki glikoz miktarı azalır, yani kan şekeri düşer. Bu durum beyni, aç kalındığı konusunda uyarır, böylece vücut, hazır enerji kaynaklarından yoksun olduğu sonucuna varır ve depolanmış enerji kaynaklarına yönelir ve bu kaynakların ilki olan yağları yakmaya başlar. İşte bu tür diyetler genelde, bu etkiyi taklit etmeyi ve beynimizi kandırarak, yağ yakmaya ikna etmeyi amaçlar.
Kuramda doğru gibi gözüken bu fikrin, uygulamada başarılı olup olmayacağı birçok etkene bağlıdır. Öncelikle, her bünye farklıdır. Her bünyenin aşırı durumlara verdiği tepkiler de farklıdır. Aşırı protein tüketimini dengelemek isteyen vücut, fazla proteini, enerji üretmek için kullanır. Oluşan kimyasal tepkimeler sonucunda, kandaki üre miktarı artar. Üre artışı yüzünden vücuttaki ph değeri; yani asit-baz dengesi değişir. Ph değerini normale döndürmek için, kemiklerin ihtiyacı olan kalsiyum kullanılır.
Bunların dışında bir de protein zehirlenmesi olasılığı da var. Adından da anlaşılacağı gibi, aşırı protein tüketilmesi durumunda ortaya çıkan bu durum zararları haricinde, kişide dinmez bir açlık duygusunu tetikliyor. Öyle ki, bu açlığı dindirmenin tek yolu ya yağ ya da karbonhidrat tüketmek oluyor. “Tavşan açlığı” diye adlandırılan bu durum, belki kulağa biraz aşırı ve uzak bir olasılık gibi gelebilir. Fakat bir beslenme tarzını, yaşam tarzı hâline getirdiğiniz düşünüldüğünde, bu da olasılıklardan bir hâline geliyor. Fazla protein depolanamadığından, vücuttan atılması ya da enerjiye dönüştürülmesi sırasında ortaya çıkan kimyasallar, zamanla vücutta birikerek zararlı düzeylere ulaşabiliyorlar.
İşte bu etkiyi engellemek için, kimi diyetler, listelerine yağ veya çok az miktarda karbonhidratı da dâhil ediyorlar. Kalori saymadan zayıflamak uğruna, karaciğer ve böbrekleri bu denli zorlamak ne kadar doğrudur? O konuda uzman doktorların çeşitli açıklamaları bulunuyor. Zaten herkesin bünyesi farklı olduğundan, aynı diyetin farklı bünyelerde, farklı sonuçlar vermesi de olası. Bu yüzden kesin, uzun vadeli ve sağlıklı sonuçlar elde etmek istiyorsanız, bir beslenme uzmanı ve doktora görünmeniz en doğrusu. Ben yine de son bir öneri olarak, spor ve beslenmeyle ilgili böylesine aşırı durumlarda, vücuda dinlenmesi için zaman tanıyacak molalar vermenin, yerinde bir uygulama olacağını düşündüğümü eklemek istiyorum. Dengeli beslendiğiniz, sağlıklı günler diliyorum.